Doğalgaz Dergisi 124. Sayı (Mayıs 2007)

Sektöre! Forum mına yakını ithal edilen ve alım fiyatları dünya piyasalarına oranla çok yüksek olan doğalgazı, bu denli yüksek oranda elektrik üretiminde kullanılması konusu gelmektedir. Orta ve uzun vadede, ülkenin hidroelektrik, linyit ve yenilenebilir kaynak potansiyeli, bu değişikliğin yapılabilmesinin alt yapısını enerji alanını yönetenlere sunmaktadır. Değişikliğin "kısa vadede" ve ciddi boreği ve talebi ortaya çıkmıştır. Bu da Türkiye'nin hem arz güvenliğini, hem de ekonomi k güvenliğini olumsuz etkileyen bir gelişme olmuştur. Zira bugünlerde bin metreküpü yaklaşık 300 dolar civarında alınan Rusya ve İran kaynaklı gaza karşılık, l 20 dolardan alınmaya başlayacak olan Azerbaycan gazı, hem ortalama gaz alım maliyetini azaltabilecek hem de örneğin yutta yapılabilmesi, gerek mevcut İran gazında kesinti olduğunda, ülkeuzun erimli "al ya da öde" anlaşmalarının imzalanmış ve uluslararası tahkimle "pekiştirilmiş" olmaları, gerek doğalgazla üretim yapan santrallere satın alma garantileri verilmiş olması ve gerekse yeni kömür, hidroelektrik ve diğer yenilenebilir kaynaklı santrallerin gereksinim duyduğu yatırımlar ve zaman açısından daha az gerçekçi görünmektedir. Ancak bugün olduğu gibi, deyim yerindeyse "paralize olmuşçasına" çözümün ertelenmesi, mevcut sorunların boyutunu büyütme riski taşımaktadır. Mevcut Anlaşmalar Türkiye, halen dört ülkeden gaz ithal etmektedir. Bunlar Rusya Federasyonu, İran, Cezayir (LNG) ve Nijerya'dır (LNG) (Tablo-1 ). Söz konusu anlaşmaların, farklı fiyat formülleri, farklı koşulları vardır. Diğer yandan, 1 2 Mart 2001 tarihinde imzalanan bir anlaşma kapsamında, Türkiye'nin 2006 yılı Eylül'ünden başlamak üzere, Azerbaycan'dan da gaz alması gerekmektedir. Ancak bugüne kadar söz konusu anlaşmanın hükümleri yerine getirilememiş, Rusya Federasyonu'nun etkin enerji politikaları doğrultusunda, Azerbaycan gazının, Türkiye için kullanılmasından önce, bir kısmının Azerbaycan'da, bir diğer kısmının da Gürcistan'da kullanılması ge- _, Doğal Gaz Dergisi, 2007/5 .,· mizi doğu yönünden besleyen güvenilir bir kaynak olarak arzda çeşitlilik sağlayacaktır. Azerbaycan gazının, Türkiye'ye akışının başlaması gereken tarihin Eylül 2006 olmasına karşın, Türkiye'ye gaz akışı halen başlatılamamıştır. Bu sorun halen giderilmiş değildir. Dolayısıyla, bu aşamada yanıtlanması gereken bir diğer soru da "Azerbaycan gazının hangi tarihte alınacağı" sorusudur. Türkiye, 2006 yılı gaz dış alımları kapsamında, ithal ettiği (pratikte tükettiği de denebilir) gazın yaklaşık % 64'ünü Rusya Federasyonu'ndan, % l 8.5'ini İran'dan almıştır. Rusya Federasyonu'na bağımlıl ık, makul ve kabul edilebilir oranların çok üzerindedir. Tek kaynağa büyük oranda bağımlılık, bir yandan rekabet olanağını ortadan kaldırdığından ekonomik risk, diğer yandan yurt içi ve dışındaki hareket alanımızı daraltan ve bu anlamda jeopolitik risk yaratan bir olgudur. İster teknik, isterse politik nedenlerle olsun, kış aylarında hem Rusya'dan hem de İran'dan gelen gazda ciddi kesintiler yaşanması, ülkemiz açısından ciddi sorun kaynağıdır. Daha önce de vurgulandığı gibi, yeraltı doğalgaz deposunun olmayışı ve devreye alınması beklenen Silivri'deki deponun kapasitesinin sınırlı olması, bu sorunun ciddiyetini vurgulamaktadır. Rusya Federasyonu ile önceki hükümetler döneminde imzalanmış olan anlaşmaların Kasım 2003'de revize edilerek, üç ayrı fiyat formülünün tek formüle indirilmesi ve bazı maddelerin değiştirilmesi, medyada da geniş yankı bulan eleştirilere neden olmuştu. En genel hatları itibarı ile değerlendirmemiz gerekirse, tüm anlaşmaların tek fiyat formülüne indirgenmesi sonucunda, Batı Hattı'ndan gelen gazın fiyatı düşmüş, (iki farklı fiyattan alınıyordu), Mavi Akım'dan gelen gazın fiyatı artmıştı. Mavi Akım'dan ilk gaz alımı Şubat 2007'de başladığından (bu anlaşma diğerlerine göre çok daha yeni olduğundan) ve dolayısıyla bu hattan alınacak kümülatif gaz miktarı, diğerlerinin toplamından daha fazla olacağından; ayrıca Mavi Akım'da oluşan birim fiyat artışı, diğerlerindeki düşüşten daha fazla olduğundan, anlaşmaların tümünün son tarihleri dikkate alındığında, Türkiye'nin parasal kaybını olacağını öne süren görüşler haklı görünmektedir. Bilindiği gibi, gaz alım anlaşmalarında, sabit bir fiyattan alım (istisnai anlaşmalar dışında) söz konusu değildir. Bazı petrol ürünü fiyatlarına endeksli olmak üzere, gazın satın alındığı dönemde bu ürün fiyatlarının uluslararası piyasalardaki değeri, formüldeki sabit değer ve ürün fiyatlarının önünde yer alan katsayıların belirlediği bir maliyet söz konusudur. Halen gerek Rusya Federasyonu'ndan ve gerekse İran'dan satın alınan gaza bugün ödenen bedel, bin metreküpte yaklaşık 300 dolar

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=