Doğalgaz Dergisi 163. Sayı (Mayıs-Haziran 2011)

GÜNCEL DOĞAL GAZ DERGİSİ 163 38 Doğal Gaz Dergisi Mayıs - Haziran / May - June 2011 Binalarda enerji verimliliğinin artırılması konusunda ise, enerji verimliliği sağlayacak inşaat malzemelerine odaklı Ar-Ge çalışmaları yapılmasını teşvik etmek amacıyla sektörde bir bilinçlendirme kampanyası yürütülmelidir. Burada kritik olan husus, binalarda enerji verimliliğinin artırılmasında sadece yalıtım sektörüne değil, diğer pek çok inşaat malzemeleri sektörlerine de önemli görevler düştüğüne dair farkındalığın yaratılmasıdır. Çalışanların yanı sıra, okullardan başlayarak tüketicilerin de eğitilmesine, çevre, enerji verimliliği konularında bilinç seviyelerinin artırılmasına, bu kültürün yaygınlaştırılması ile satın almaları sırasında enerji verimli ürünlerin tercih edilmesine yardımcı olacak çalışmaların yürütülmesi gerekmektedir.Enerji verimliliği kriterlerini içerecek şekilde, imar kanunlarının yeni gelişmeler ve yapılan ölçümler ışığında sürekli gözden geçirilerek yürürlükte olan kanunların uygulanması, denetiminin garanti altına alınması önem taşımaktadır. Yine, binalarda enerji verimliliği konusunda ilk yatırım maliyetlerinin yaratacağı zorluğun bertaraf edilmesi amacıyla, Türkiye koşullarına uygun çözümler geliştirilmesi, enerji verimliliğini sağlayacak yatırımlara vergi ve teşvik mekanizmaları (ör: imtiyazlı krediler, kamusal binalarda enerji verimliliği için üçüncü şahıs finansmanı, tüm binalarda enerji verimliliği için sübvansiyon, konutlarda enerji verimliliği için vergi muafiyeti ve mevcut veya yeni konutlarda, ticari binalarda, kamu yapılarında enerji verimliliği hibeleri) ile destek olunması sektörün geleceği açısından önemlidir. Karbon Eşitleme Vergileri Ek Maliyetler Doğuracak Kyoto Protokolü doğrultusunda yürütülen çalışmalara öncülük eden Avrupa Birliği üyesi ülkeler, daha az enerji yoğun sektörlere odaklanılması ile başlayarak, enerji-yoğun olan birçok sektörde sera gazı salımını düşürücü tedbirleri almaya başlamışlardır. Bu sektörlerde yenilenebilir temiz enerji kullanımına yönelmek, atık sistemi yönetimlerini revize ederek atıklarından enerji elde etmek gibi iyileştirme çalışmaları ile bu sektörlerini düşük karbon seviyesine çekmeye çalışmaktadır. Bu önlemlerin yanı sıra, Batı Avrupa ülkeleri içerisindeki şirketler için bir çözüm de, şirketlerin üretim tesislerini karbon kota bildiriminde bulunmayan ülkelere doğru kaydırması olmuştur. İnşaat ve inşaat malzemeleri sektörleri, doğal kaynak tüketimi, yüksek yakıt ve elektrik tüketimine bağlı sera gazı salımı, inşaat malzemesi üretimi, inşaatın yapımı ve yapıların yıkımı sırasında ortaya çıkan atıklar düşünüldüğünde, çevre ve iklim değişikliği üzerinde en fazla etkisi bulunan sektörler arasında yer almaktadır. İnşaat malzemeleri sektörleri enerji yoğun sektörler olmaları sebebiyle, Kyoto Protokolü sonrası dönemde en fazla risk altına giren sektörlerin de başında gelmektedir. Sera gazı salım hedefi belirlemeyen ülkelerden ithal edilecek ürünlere karşı haksız rekabeti önlemeye yönelik AB’ye yapılacak ihracatlarda sınırda karbon eşitleme vergilerinin gelmesiyle, üreticiler için ek maliyetlerin ortaya çıkması söz konusu olabilecektir. Bununla birlikte, Kyoto’ya taraf olunmasından ötürü, bazı global üreticiler Türkiye yerine çevre ülkeleri üretim üssü olarak kullanabileceklerinin sinyallerini vermektedir. AB regülasyonlarına uyum sağlayarak hedef ülkelerde var olabilmenin, değişen tüketici, mimar, yatırımcı, müteahhit beklentilerine cevap verebilmenin ve Türkiye’de üretilen inşaat malzemelerini global düzeyde farklılaştırabilmenin yolu çevre dostu ürün ve üretimden geçmektedir. Bunu gerçekleştirmek için tek şansımız ise teknoloji üretmektir. Türkiye’nin enerji verimliliği, çevre ve sürdürülebilirlik konusunda dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olabilmesi ancak inovasyon alanında söz sahibi olmasıyla mümkün olacaktır. İnovasyon alanında, Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından yapılan Global Rekabetçilik Endeksi (Global Competitiveness Index) çalışmasında “Türkiye’nin iklim değişikliği politikalarına dahil olmaması neticesinde şirketler için AB ihracatlarında sınırda karbon eşitleme vergileri alınması, ürünlerin karbon etiketlemesinin zorunlu hale getirilerek yaşam döngüsü maliyeti ve yaşam döngüsü analizlerine tabi kalması gibi ihracat rekabetçiliğimizi etkileyecek riskler kaçınılmaz hale gelecektir”

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=