Doğalgaz Dergisi 25. Sayı (Mart/Nisan 1993)

DO�AL GAZ DERGiSi SAYI. 25 maktadır sorusuna da bir nebze temas edeceğim. İlk gaz, geçen sene, 1991 senesinin Aralık ayı-1992 senesinin Ocak ayında verilmiştir. Tabii tam kışın ortasında, ilk gazın kullanılmaya başlaması, dönüşüm faaliyererini çok engellediği için, 1992 senesinin sonuna kadar büyük bir müşteri artışı olmamıştır. Şu anda 13.500 müşterimiz gaz kullanmaktadır ve bunun % 60'ı da merkezi ısıtmadadır. Bunu süratle arttırmak için gerekli çalışmalar yapılmaktadır. İstanbul insanımızın bir özelliği de var, yaptığımız pazar araştırmalarında bunu hep tespit ediyoruz; Emine Hanım diyor ki Hatice Hanım bunu alsın, kullansın da ben bunu göreyim, acaba nasıl bir şeydir bu... Ve bir de tabii ekonomik zorluklarımız da mevcut; enflasyonun tazyiki altındayız. Dönüşüm maaliyetleri pek ufak değildir. Serbest piyasa koşul ve kurallarına göre tatbik edilmektedir, rekabet yaratılmaya çalışılmaktadır fakat süratli bir artışı şu ana kadar göremedik. Ancak şu rakamı vermek istiyorum; 1992 senesinin sonuna kadar 8 milyon 300 bin m3 tüketildiği halde, Ocak ayındaki tüketim 5.5 milyon olmuştur. Şubat ayındaki tüketim 8 milyona yaklaşmıştır. Bu sayılar belirli bir artışı gösteriyor. Şu anda 54 sanayi kuruluşuyla İGDAŞ olarak mukavele imzalanmıştır. Bunlardan 21'i kullanmaktadır, diğerlerinin de bağlantı hatları yapılmıştır ve Mart sonuna kadar 54 sanayi kuruluşuna hat çekilmiş olacaktır, onlar dönüşümlerini yapmaktalar ve böylece daha ileri bir safhaya en azından sanayi bakımından intikal edilmiş olacaktır. Hava kirlenmesinde de sanayinin sebep olduğu kısım, büyük miktarda azalmış olacaktır. Merkezi ısıtma, kışın ortasında olmuyor gayet tabii. Yazın onun dönüşümleri yapılıp, gelecek senenin kışına büyük patlama bekliyoruz. Pazar araştırmalarımız da, bu istikamette bize ümit verici işaretler vermektedir. Devler ne yapacak? Bir sübvansiyon, sanayi kolunda alternatifleri olduğu için faydalı olmayabilir. Sübvansiyonu direkt müşteri66 ye yapmak lazımdır; özendirebilmek için. Bunun için de vergilendirme sistemine bakmak icabeder. Vergileme sistemini de KDV üzerinden düşünmekte fayda vardır. Çünkü bugün % 6 KDV gaz tüketimine dönük, tabii müşteriye aksettiriliyor. Ayrıca kuruluşların yaptığı alışveriş, vb. gibi harcamalar da, ki bu doğal gaz kuruluşu, kendi mamulünü buna göre satacak; orada % l2'lik bir KDV ödeniyor. Bu % 12'lik KDV müşteriye intikal ettiği zaman oldukça büyük ağırlığa sebep oluyor. İkinci husus; teşvik tedbirlerinin ele alınıp, kredi temininde, uzun vadeli, düşük faizli kredilerin devler desteğiyle sağlanması çok faydalı olacaktır. Üçüncü bir husus; devletimizin yapacağı yardım şu anda Bakanlar Kurulu'nda bulunan 1397 sayılı kanun hükmündeki kararname tadil edilerek, muğlak noktaların bırakılmaması lazımdır. Gerçi bu kanun hazırlama tekniği ile ne kadar uyum sağlar; tabii buna uzmanların karar vermesi gerekir. Burada söylemek istediği şu; hava temizliğinde birinci sırada, şehir içi ve şehir dışı olmak üzere, sanayi önemli rol oynuyor. Sanayide genellikle fuel oil kullanılır. Doğal gazın fuel oil fiyatıyla bir marjı vardır. "Bu marj muhafaza edilecek" hükmünü, bir formül bulup yönetmeliğe bırakmadan, kusura bakmayın, bürokratlara bırakmadan -yanlış anlaşılmasın ben de eski bürokratım- kanunda, eğer kanun tekniği bakımından mümkünse bu maddenin muhafaza edilmesini ifade etmemiz lazım. Ama burada önemli bir nokra var; bu marjın fuel oil fiyatlarının sun'i olarak ve devlet tarafından aşağıya çekilmesi, doğal gaz sanayiinin büyük zorluklarla karşı karşıya bırakır. Çünkü o marj ortadan kalktığı anda, rekabet şansımız da ortadan kalkar. Burada şu söylenebilir; ben sanayiin şebekenin yakınında olanlarına doğal gaz kullanmayı mecbur ederim denilebilir. Ama o zaman o yük müşteriye intikal edecektir ve sanayi kuruluşları maliyetlerine bunun getirdiği yükü aksettireceklerdir. Yani genelde yine halkımız bundan istifade edemeyecektir. Demek ki yine rekabette en büyük unsur olan, bilhassa fuel oil fiyatlarının yapay olarak tutulmaması, genel piyasa kurallarına göre tespit edilmesi doğal gaz rekabet gücünü arttıracaktır: Benim devletin katkısı olarak düşünebildiğim ve söyleyebildiğim hususlar bu kadardır. Çok teşekkür ediyorum. Prof. Dr. EKiNCi: Nezihi Bey'e çok te;ekkür ediyoruz. Konu;ma sırası Ankara Büyük;ehir Belediye Ba;kanı, Sayın Murat KARA YALÇIN'ın. Kendisi, konutlarda ilk kez doğal gaz kullanımı konusunda bizi aydınlatacak. Murat KARAY ALÇIN: Sayın Yalçın DOĞAN, Sayın Oturum Başkanı, Sayın Bakanlarım, Sayın Valim, sayın konuklar hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyor, Milliyet Gazeresi'nin bize Ankara'daki uygulamayla ilgili olarak size sunuş olanağı sağlamasına teşekkür ederek konuşmama başlıyorum. Ben, önce Ankara'daki enerji gereksinmesini ortaya koymakta çok büyük yarar görüyorum. Ankara kenti 1992 yılında 8.5 trilyon kilo kalorilik enerji tüketiminde bulunmuştur. Bu toplam enerji tüketimi değil, ısınmada kullanılan enerjidir. Bunun miktar olarak dağılımı kabaca şöyle; kömür 1 milyon ton, doğal gaz yaklaşık 400 milyon m3, sıvı yakıt 65 bin ton, odun ya da ötekiler 126 bin ton. Bu dağılımın yüzde ölçüleri de şöyle; kömürde % 53, doğal gazda % 37, sıvı yakıtta % 6, odun ve öteki kaynaklarda % 4. Önem taşıyan konu, Ankara'da 1992 yılında kömürün payının % 53, doğal gazın payının da, 400 milyon m3'lük tüketimle % 37 dolaylarında olmasıdır. 1992 yılında yaklaşık 3 milyon Ankaralı, 3 milyon TI'lik bir harcama yapmışlardır bu enerji kaynakları için. Kömürün payı 1 .5 trilyon dolaylarında, doğal gazın payı 1 milyon dolaylarında, akaryakıt ve ötekiler 250 milyar liralık bir pay almışlardır. Çok kabaca ifade etmek gerekirse, hane büyüklüğü itibarıyla söylüyorum;

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=