Doğalgaz Dergisi 26. Sayı (Mayıs/Haziran 1993)

DO�AL GAZ DERGiSi SAYI. 26 İKLİMİ KORUMADA, KALKINMAKTA OLAN ÜLKELER VE TÜRKİYE' DEKİ YETKİ LİLER YANILMIYORLAR MI? (*l Aren't the Authorities of Third World Countries are Mistaken in Preventing the Climate ? Rio'da 3-14 Haziran 1992 tarihleri arasında yapılan Çevre ve Kalkınma Zirvesi sırasında, Türkiye'nin İklimi Koruma Sözleşmesi'ne imza atmadığı ve bu konuda Türkiye'nin ayrıca herhangi bir önlem düşünmediği, ilgililerce kamuoyuna açıklandı. Buna gerekçe olarak, önce Türkiye'nin kendisine sorulmadan kalkınmış sanayi ülkeleri grubuna alınmış olması gösterildi. Sanayi ülkelerinin karbondioksit gibi iklim, etkileyebilen gazların büyük bir bölümünü havaya salmaları nedeniyle, dünyanın çeşidi yörelerinde doğacak zararları karşılama yükümlü!Uğü altına girecekleri, halbuki Türkiye'nin havaya salınan gazlara olan katkısınının çok düşük düzeyde olduğu belirtilmiştir. Elbette, Türkiye'den sebep olmadığı zararları karşılaması beklenemez ve Türkiye'nin bu sözleşmeye sanayi ülkeleri grubunda imza koymaması yerindedir. Daha sonra bu konuda yapılan açıklamalarda, kalkınmakta olan ülkelerce son yıllarda ileri sürülen gereçeleri, Türk yetkililer de dile getirmeye başladılar. Bu gerekçeler özetle şunlardır: 1-) Karbondioksit başta olmak üzere, iklimi etkileyebilen zararlı 54 gazların büyük bölümü Kuzey Yarımküre'deki sanayi ülkelerinden havaya ulaşmaktadır. Bu nedenle, bugün kalkınmış olan sanayi ülkeleri bu düzeye gelirken, çevreye havaya ve kısacası tüm dünyaya verdikleri zararlardan sorumludur ve bu nedenle, onlara hem önlem almak hem ele başka ülkelerde ortaya çıkan ve çıkacak zararları karşılamak düşer. 2-) Her ülkenin havaya ulaşan gazların miktarını azaltması ve hatta (Almanya gibi bazı ülkelerce arzu edilen) 1990 düzeyinde tutması demek, sanayi ülkelerinin bugünkü varlıklı ve savurgan yaşamlarını sürdürmeleri ve buna karşılık kalkınmakta olan ülkelerin kalkınmalarını durdurmaları ya da yoksulluğa varabilen bugünkü güç yaşamlarını sürdürmeleri anlamına gelir. Dünyada, havaya salınan zararlı gazların aşağı yukarı dörtte üçünün sanayi ülkelerinden (eski Doğu Bloku dahil) kaynaklandığı ve bu ülkelerden Almanya gibi bazılarının "gönüllü olarak" önlem almaya başladıkları, ABD ve Rusya gibi diğer ülkelerin ise, daha çok iç politika ve parasal nedenlerle henüz önlem almaya yanaşmadıkları doğrudur. Kalkınmakta olan ülkeler yukarıda özetlediğimiz "gerekçeleriyle", örneğin uluslararası bir mahkemeye gitseler, sanırız haklı çıkarlar. Kağıt üzerindeki ya ela yargılamadaki bugünkü bu haklılık, özellikle kalkınmakta olan ülkelerin ve dünyanın geleceği için nasıl bir anlam taşımaktadır? Başka bir deyişle, 2030 yı I sonraki !erden başlayarak, daha sonraki "kuşakları" bugünkü "bu haklılık" nasıl etkilecektir? Bugünkü bilimsel çalışmalar, havaya salınan, giderek artan orandaki karbondioksit, metan ve ozon gibi gazlar nedeniyle, iklimin ısınmasından doğacak, felaketlere varabilecek olumsuz sonuçların, daha çok kalkınmakta olan ülkelerde görüleceğini, örneğin iklim kuşaklarının kuzeye kayarak Akdeniz bölgesindeki Türkiye gibi ülkelerin çoraklaşacağını, alçak yerlerin ve birçok adanın sulara gömüleceğini, büyük göçlerin ve yer kapma savaşlarının başlayacağını göstermektedir. Sanırım, Türkiye dahil, kalkınmakta olan ülkelerin yanıldıkları nokta, yarın daha çok kendilerini etkileyebilecek felaketleri gözardı edip, "ben haklıyım, sen haksızsın, önlem almak bana eli.işer" gibi kısır tartışmalarla gereksiz yere zaman yitirerek, felaketlerin yaklaşmasını adeta hızlandırmalarıdır. Çünkü her gün havaya salınan gazlar çoğalmakta, alınabilecek önlemler gitgide azalmaktadır. Türkiye'nin uluslararası politikadaki görüşmelere dayalı uzlaştırıcı tutum ve öncülüğünü iklimin korunumu konusunda ela yapması, herşeyclen önce Türkiye'nin kendi menfaatine olacaktır. Çünkü ileride daha da artacak nüfusun, bir de başgösterebilecek kuraklık nedeniyle beslenememesi sorunu ortaya çıkacaktır. (Nüfus artışının bu tempoyla sürmesi durumunda, çok değil 18 yıl sonra, Türkiye'cle 88 milyon kişinin yaşaması beklenmektedir.) ANA SORUN NEDİR? Bugün acil çözüm bekleyen ana sorun, dünya nüfus patlaması ve kalkınmaya rağmen iklimin korunumuclur, denilebilir. Son yıllarda dünya nüfusu, insanlığın geçmişin-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=