KÜÇÜK VE GEÇİCİ BİR KRİZİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ Geçtiğimiz Mart ayının ortalarında Türkiyemiz'de, doğal gazda bir mini kriz yaşandı. Bu kriz şüphesiz memleketimizde yaşanan ilk kriz değildi. Hele 1970'li yıllarda yaşanan yakıt krizi gözöni.ine alındığı takdirde, buna kriz demek dahi mümkün değildir; zira özellikle konut ısıtmasında herhangi bir kesinti olmadığı ve medyayı rakip ermeyen abonelerin olaydan haberdar bulunmadıkları gibi, sanayide kullanılan gazın kesilmesi de yalnızca birkaç gün mertebesinde kalmıştır. Memleketimizde, doğal gazın sağlanmasından, politikasından ve ana dağıtımından sorumlu olan kuruluş yani BOTAŞ, krizin tamamen atlatıldığını, normal gaz akımının sağlandığını ve ileriye dönük projelerin yürütülmekte olduğunu beyan etmiştir. Hal böyleikenpotansiyel aboneler bu olaydan tedirginlikduymuşvesektördeki faaliyetler hissedilir derecedeetkilenmiştir. Bu arada, özellikle İstanbul ve Ankara'da ilgili kitle bu olaydan üzüntü duyarken ve doğal gaz sektörü bu erkinin yaralarını sarmaya çalışırken, bir alternatifsektörün elemanlarının el çırpması da mümkündür. Hatta karamsar bir kesimin ve kuşkulu potansiyel kullanıcıların "yahu biz zaten demiştik, bu işe pek güvenilmez" dediklerini duyar gibi oluyorum. Acaba gerçekten kuşkuya gerek var mıdır; yok mudur? Bunun bugünkü verilerle açıklığa kavuşturulmasında ve bir durum değerlendirmesi yapılmasında sonsuz yararlar vardır. Önce bir noktaya açıklık getirelim; Avrupa'nın ti.im büyük şehirlerinde olduğu gibi Ti.irkiye'de de büyük şehirlerde hava kirliliğinin önlenmesindevazgeçilmez birinciçaredoğalgazdır. Türkşehirlisinin remizvemedeni biryakıtalayıkolmadığını kimse düşünemez. Kötüyakılmışbirkömüryadaakaryakıtın aşikarkörü görüntüsü, bununolasıetkilerini hemenvurgular; ancakkaradumanemisyonu olmadan da bu ve benzeri yakıtlar sağlık açısından tehlikeli olabilmektedir. Havada uçuşan partiküllerin yarattığı felaketin anılardan hiç silinmeyecek olan örneği 1952 yılının Aralık ayında Londra'da yaşanan faciadır. Bu olayda, bir gecede onlarca insan hava kirliliğinden yaşamlarını yitirmiş, yüzlercesi ise hastahanelik olmuştu. Memleketimizde hava kirliliğinin etkileri üzerinde çok az çalışma yapılmaktadır; ancak son olarak İngiltere ve Birleşik Amerika'da yapılan çalışmaların sonuçları hava kirliliğinin görünmeyen etkilerini vurgulamak açısından çok çarpıcıdır. Bu çalışmalaragöre PM10 olarak tanınan, 10 mikrometre çaptan küçük parçacıkların havadaki konsantrasyonları metreküpte 10 mikrogramı geçince, yıllık ölüm sayısında %1 artma olmaktadır. Amerikan Çevre Koruma Ajansı'ndan Joel SCHWARTZ'.ın yaptığı istatiksel analizlere göre, yukarıdaki esas içinde, bir yılda hava kirliliğine bağlanabilen ölüm vakası sayısı Birleşik Amerika'da 60 bin, İngiltere'de ise 106 bin mertebesindedir. Tabii olarak bu örnek görünmeyen çok küçük parçacıkların marifetlerini göstermekte ve sigara dumanında olduğu gibi, PM10 insanları yavaş yavaş öldürmektedir. Görünen ve doğrudan nefes almayı güçleştiren yanma ürünü baca gazlarının bu durumu vahimleştireceği ve ölümleri hızlandıracağı ise açık bir gerçektir. Temizlik açısından fosil yakıtlar arasında hiç rakibi bulunmayan doğal gazın güvenirliği konusu daima gündeme getirilmiştir. -Teknolojinin titizlikle uygulandığı, bilinçsizve cahilce hatalar yapılmadığı sürece doğal gaz içinçalışma, yakmavekullanmaemniyeti bakımından hiçbir problemin olamadığı bugün artıktamamenkabul edilmiş birgerçektir. O halde burada üzerinde durulacak konu, yakıtın sürekli akımının sağlanması bakımından güvenirlik sorunudur. Acaba doğal gazın devamlılığı yüzde yüz garanti altında mıdır' Nasıl ki dünyada hiçbir sistemin ya da işletmenin çalışması yüzde yüz garantili olamıyorsa, doğal gazda da durum böyledir. Diğer sistemlerde güvenirliği artırmak için nasıl özel emniyet tertipleri eli.işi.ini.ili.ip uygulanıyorsa, doğal gazda da benzer önlemler alınmaktadır. Sürekli gaz sağlama güvenirliğinin artırılması için kaynak çeşitlendirmesi ve gazı büyük ölçüde depolama yollarına gidilmektedir. Yurdumuzda da doğal gazlı yaşamın gündeme geldiği ilk günden beri bu yönde çabalar sürdürülmüş; projeler yapılmış ve adımlar atılmıştır. Acaba bugün bu konuda nereye kadar ve nasıl gelinmiştir? Kullandığımız doğal gazın ana kaynağı olan Sovyetler Birliği'nin otoriter yapısı içinde Rusya ile yapılan anlaşma, ilk yıllarda güvenirliğini tam olarak korumuştur. Zaten harp hali ayrık tutulduğu takdirde, iki tarafın karşılıklı çıkarına dayanan iş birliğinin aksaması için hiçbir neden yoktu. Tabii o tarihlerde kimse Sovyetler Birliği'nin dağılacağını ve gaz hattının geçtiği cumhuriyetler arasında bazı anlaşmazlıklar doğabileceğini düşünemezdi ; ancak yine de doğal gazın süreklilik em niyetini sağlamak ve geçici kısıntılar ya da yetersiz beslemeleri karşılamak için, yıllık 6 milyar m3 tüketim için üçte bir depolama kapasitesinde bir LNG (Liquid Natura! Gaz), Türkçe olarnk SDG (Sıvı Doğal Gaz), istasyonu planlanmış ve Marmara Ereğlisi'nde inşaatı için teşebbüse geçilmiştir. Doğal gazlı yaşamın ilkgünlerindeproblem dahaziyadedoğalgazıtanıtmak,gazamüşteri bulmak ve gazısatmak şeklinde idi. Buna rağmen ileriye dönük alternatif kaynak arama çalışmaları si.irdi.iri.ilmi.işti.ir. Seçenekler arasında olan İran gazı siyasal açıdan pek güvenilir gözükmemesine rağmen, İran makamlarıyla müzakerelere girilmiştir. Diğer taraftan o zamanlar heni.iz işletmeye açılmamış olan Karar doğal gazı için de bu ülke ile temasa geçilmiştir; ancak bu ülke daha sonra gazını sıvı halde ihraç etme kararı verdiğinden, kuru gaz ithali bakımından bu girişim sonuç vermemiştir. Diğer bir olanak bugün de gündemde olan Türkmenistan doğal gazıdır. Türkiye üzerinden Avrupa'yı da besleyecek bir boru hattı ile gaz temini üzerinde durulmu � nır. Bu yolda başlatılan girişimler halen devam etmektedir; ancak oldukça büyük bir yatırım isteyen bu proje için finansman ve uluslararası iş birliği güçlükleri gözöniine alındığı takdirde, bu kaynaktan çok kısa vadede faydalanılamayacağı görülmektedir. Üçüncü olanak Cezayir'den sıvı doğal gaz ithali idi. Zamanın sorumlulurı bu iş üzerinde önemle durmuşlar ve bugün geçerli olan bağlantı yapılmıştır. Yapılan anlaşma Türkiye açısından oldukça avantajlı olup, yıllık 2 milyar m3 sıvılaştırılmış gazın Cezayir tarafından SDG istasyonuna teslimini ve ücretinin mal ve hizmet karşılığı ödenmesini öngörmektedir. Şimdi son duruma bir göz atalım; Rusya ile yapılan ilk anlaşma yıllık 6 milyar m3 gazsağlanmasını öngörüyorve bir taahhüt içermemek
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=