Doğalgaz Dergisi 53. Sayı (Kasım-Aralık 1997)

258 . . . . . . . . ' •••••••• •• •• • • ı..,; • •• • • GUMRUK BIRLIGI SURECiNDE TESiSAT - MALZEME - . . . EKIPMANLARI SANAYi VE TESiSAT .. . . . MUHENDISLERININ DURUMU Ülkemizde ısı ve tesisat mühendisliği, bir meslek ve kavram olarak 1950 yılından sonra etkinlik göstermeye başlamıştır. Bu süre zarfındaki faaliyetler, 1950 yıllarının geçerli bilgi ve teknolojisi kullanılarak yapılan uygulamalarla 1990 yılına kadar bir atılım kaydetmeksizin devam etmiştir. O süre içerisinde faaliyet gösteren mühendisler tabakl arı na konan 1950 pilavını ısıtıp ısıtıp yiyerek 30 yıl karınlarını doyurabilmişlerdir. Mal ve sermayenin serbest dolaş ımının hukuken kısıtlı olmasıyla karakterize edebi leceğimiz bu dört on yıl içerisinde, hukuki bir kısıtlama olmamasına rağmen teknolojinin serbest dolaşımı da sağlanamamış, teknoloji ne devlet, ne üniversitelerimiz ne de özel sektörümüz tarafından talep edilmeyen bir meta olarak üretilmesi veya ithali için bir çaba gösterilmem iştir. Sadece çaba gösterilmemekle ka lı nmamış yeni teknolojiler başta üniversitelerimiz ve sonra Bayındırlık tarafından baltalanarak adeta enge ll enm i ştir. Devletçi zihniyetin hakim olduğu bu süreçte bahsettiğim teknolojik gericilik dayatmasının belgeleri, nafia şartnamelerinde ve üniversitelerimizin makina ve ıs ı kürsülerinde okutulan ders kitapları ve notlarında açıktır. Örnek olarak, ııafia şartnamelerinde çatının ağırlığına göre birim fiyatlandırılması ve metrekare ile kazan tarifi yapılmasını gösterebiliriz. lsı enerjisi birimi dünyanın her tarafında kcal ve kw olarak ifade edilirken, şu anda bile devlet ihalelerinde m2 ile kazan a lınmaktad ır. Bu durum m2 ısıtma yüzeyinden daha fazla enerji alabilme çaba l a rın ı gereksiz kılmaktadır. Üniversitelerdeki kazan derslerinde ise 1988'e kadar 1930 model YARIM SİLİNDİRİK kazanlar o kutulmuştur. Yine 1988 yılına kadar Bayındırlık'ta RANDIMAN kavramı yer almamış, üniversitelerdeki hocalarımıza %90'ın üzerinde bir kazan randımanının olabileceği izah edi lememiştir. Bu yüzden 1950 - 1990 arasındaki Mesut EREN Yük. Müh. bu süreyi TÜRKİYE'de ısı ve tesisat mühendisliğinin ORTA ÇAĞI olarak adlandırmak yanlış olmayacaktır. 80'Ii yıllarda sermaye ve malların serbest dolaşımının mümkün kılınması ile ANKARA ve İSTANBUL'.a doğal gazın gelmesi, tabuları yavaş yavaş yıkmış, Türkiye'nin ısı ve tesisat mühendisi yeni kavramlar ve teknolojiler dünyasıyla tanışmaya başlamıştır. Gümrük Birliği sürecinde bu hareket büyük bir ivme kazanmış, uykuda old uğumuz süre içerisinde Avrupa'da gelişen her türlü teknoloji ürününe bu defa bilinçsizce bir hücum başlam ıştır. Ancak bu uyanıştaki çarpıklık, rağbetin teknolojiye değil, ürüne ve markaya yönelik gelişmesidi r. TÜRKİYE ısı ve tesisat sektörünün ortaçağı sürecini tespit ettikten sonra bu süre içerisinde bir de Avrupa'da gelişen olayları gözden geçirmemizde de yarar vardır. Avrupa'da tesisat ve ı sı konusunda beş ana konjonktür ve dönem yaşanmış, her bir konjonktürde icad edilen birçok teknoloji denenmiş, bu denemelerin çoğu hüsranla sonuçlanmış, çok azı sürekli ol muştur. Bu konjonktürlere örnek vermek gerekirse; 1) 1960-68, kazanlarda UFAK BOYUT dönemi, 2) 1968-78, yüksek randıman dönemi, 3) 1978-83, alternatif enerji dönemi, güneş enerjisi ve ısı pompası destekli ısıtma sistem leri 4) 1980-90, otomatik kontrol dönemi, 5) 1989-97, düşük emisyon dönemi. Bu arada gazın temin edilmesi ile bu trendlerin üzerine binen ferdi ısıtma yaygınlaşması, yerden ısınmaya dönüş, tesisat malzemelerinin bakır ve plastiğe dönmesi gibi birçok yenilik de ayrı ayrı denenmiştir. Avrupa coğrafyasında bu tür kademe ve evrimler tabii

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=