Agenda başlayan projeler bu imtiyazı alarak başlam ıştır. Fakat 1995 senesinde bir başvuru ile bu kanundaki o madde Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edi lmiş ve o tarihten itibaren tüm bu uygulamalar imtiyaz kapsamı adı altında geçmiştir. "Kanunlar hazırlanırken,· ilgili olan tüm birimlerin, üniversitelerin, sivil gerekiyordu. Dolayısıyl a yap- işlet modelindeki son kanuna göre uygulamalar tamamen TEK'in açtığı ihaleler biçimine döndü. toplum kuruluşlarının, Oda 'larzn bu işe dahil olması lazım. " Burada da aslında özel sekörde bir sorun yaşandı. Çünkü yapılacak olan İmtiyazı araştırdığımızda, imtiyaz tamamen kamuya ait, kamunun yapabileceği, birtakım hizmetler, birtakım sektörler anlamında tanımlanıyor. Ve bunlar birtakım şartlar getiriyor. İmtiyaza sahip olan bir konuda kesinlikle uluslararası mevzuata müsaade edilmiyor. Bunun tek dayanağı yerli mevzuat. Dışarıda bir mahkemeye, dışarıda bir kanuna gidemezseniz. Ancak Türk mahkemeleri ve kanunlarını kullanmak zorundasınız. Dolayısıyla bu şartlar altında yabancı finansmanla böyle bir tesisi gerçekleştirmeniz çok zordur. Şu anda yapılmakta olan da bunun denemesidir. Şu anda medyada duymuş olduğunuz sözleşmelerin imzalanması, birtakım ihalelerin yapılmış olması, bunun bir denemesidir. Henüz bu anlamda tam anlam ıyla finanse edilmiş bir proje yoktur. Bu ancak önümüzdeki aylarda ortaya çıkacak. İmtiyaz, gerçekleşmesinde gerçekten sorun olacak olan bir handikaptır. Yap- işlet modelindeki silsilede ele ilk çıkan kanun, aslında kanun değil, Bakanlar Kurulu kararıdır. Bakanlar Kurulu kararı ile yap - işlet - devret modelindeki imtiyaz sorunu gündeme geldiği zaman bunu aşabilmek için basit bir ifadeyle kısaca yap- işlet modeline dönülmeye çalışı ldı. Fakat Bakanlar Kurulu kararı olduğu için bu ela sorunlu görüldü. Kimse hukuken buna güvenemedi ve bir yatırım gerçekleşemedi. Bundan dolayı, bunun üzerine bir kanun öngörüldü, 4283 sayılı kanun. Fakat bu kanunda ela imtiyaz konusunu aşabilmek için bu işteki yetki tamamen TEK'e verildi. İmtiyazı aşabilmek için Bakanlık'ın arada bir birim olmaktan çıkması gerekiyordu. Bir kamu kuruluşunun, direkt olarak ihale etmesi ve ihaleyi değerlendirmesi anlamında aı·ada olması ihalenin tipi, yeri, kapasitesi tamamen TEK tarafından belirleniyor. Tek farkı finansmanı ile beraber gelmeniz ve finansmanı ile beraber proje oluşturmanız isteniyor. Değerlendirme TEK'in kıstaslarına göre yapılıyor. Bu örnekte de 5-6 proje ihale edildi, sonuçlandı, geçtiğimiz ay sözleşmeleri imzalandı, 1 sene içinde bu sözleşmeler için gerekli olan finansmanların sağlanması lazım. Finansmanlar sağlanmadığı takdirde bu modelin ça l ışması çok zor olacak. Belki sözümün en son kısmı olacak şu anda söylediğim, ama benim burada vurgulamak istediğim bir nokta daha var. Sorunların giderilmesi ve bu kanunların düzenlenirken bu sorunları yaşamayacak şekilde düzenlenmesi gerekirdi. Bunun da sağlanabilmesi için ancak bu kanunlar hazırlanırken; ilgili olan tüm birimlerin, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının, odaların bu işe dahil olması lazım. Ama şu an için öyle bir şey mevcut değil. Bakanlık tüm bu kanunları, yönetmelikleri kendi başına ve keneli birimleriyle gerçekleştiriyor. Şu anda Sayın Genel MCıclürümüz aramızda yok. Bunu daha önce kendisiyle tartışma fırsatı bulmuştum. Tabii Bakanlıkta çalışan arkadaşlarımız ela bu konuda bir yere kadar bilgi sahibi, bir yerden sonra onlar da zorlanıyorlar. Çıkan kanunlar ve yönetmelikler her defasında sorunları çözmek üzere tekrar modifiye edilmek, eklenmek zorunda kalıyor. Eklene eklene sonunda öyle bir hale geliyor ki işin içinden çıkamaz hale geliyorsunuz ve hiçbir yatırı mı gerçekleştiremiyorsunuz. Bu konuda basit bir örnek vereyim, başımdan geçmiş olan bir örnektir. Bizim projemizde teşvik belgesi alabilmemiz M •M@ttl·Mi·D 147 Mart • Nisan '99 Sayı 61
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=