Makale İktisadi anlamda rekabet, satıcılar arasında fiyat ve fiyat dışı koşullar temelinde alıcılardan, daha doğru deyişle ilgili pazardan daha fazla pay alma mücadelesi, yarışı olarak tanımlanabilir. "Ne", "ne kadar" ve "kim tarafından" üretilecek sorularının, dolayısıyla kaynak dağılımının nasıl olacağı sorusunun cevabının esas itibariyle fiyat- piyasamekanizmasına bırakılması gerektiği şeklindeki temel tercih beraberinde sistemin merkezine serbest rekabet ortamının konulması gerektiği kabulünü de getirir. Ancak, iki yüzyılı aşkın deneyim piyasa sistemının kendiliğinden serbest rekabet ortamını oluşturmadığını, hatta sürecin hiçbir müdahale ile karşılaşmaması halinde, genellikle, "tekelleşme" olarak özetlenebilecek eğilim nedeniyle "eksik rekabet" koşullarını yarattığını göstermektedir. Bu durum, rekabetin sağlanması, korunması ve geliştirilmesi için bir müdahale aracı olarak rekabet politikasının oluşturulması zorunluluğunu ortaya koymuştur. Rekabet pol itikası Kuzey Amerika'da (Kanada, 1889; ABD, 1890) başlayan ve İ kinci Dünya Savaşı sonrası Batı Avrupa'yı da kapsayan yüzyılı aşkın bir geçmişe sahiptir. Geçen sürede, bu politikadan beklentilerin dönemden döneme ve ülkeden ülkeye farklılaştığı görülmekle birlikte, serbest rekabet ortamının yaratılması ana hedefinden bir sapma olmamıştır. Rekabet politikasının başarısı, biraz önce sözü edilen tarihsel gelişim sürecinde ortaya çıkan temel prensipleri benimseyen, ancak uygulanacağı ülkenin koşullarını da dikkate alarak dizayn edilmiş olan bir rekabet kanununun ve bu kanunu uygulayacak, her türlü etkiden uzak, bağımsız bir rekabet otoritesinin varlığına sıkı sıkıya bağlıdır. Türkiye 7 Aralık 1994 tarihinden bu yana çağdaş örneklerinden esas itibariyle bir eksiği olmayan bir Rekabet Kanunu'na ve 27 Şubat 1997 tarihinden bu yana da bağımsız, saygın bir rekabet otoritesine sahiptir. Rekabet kurallarının uygulanması olarak tanımlanabilecek rekabet politikası geniş anlamda kullanıldığında rekabet kurallarının sanayileşme, özelleştirme, devlet yardımları, devlet al ımları ve ticaretin serbestleşmesi gibi diğer ekonomik politikalarla ilişkileri ni de kapsamaktadır. Bu noktada, rekabet politikasının diğer ekonomik politikalarla i li şkisini her ülkenin kendine özgü koşullarının belirlediğini, başarısının da büyük ölçüde bu politikaların rekabet politikası ile eşgüdümlü olarak yürütülmesine bağlı olduğunu söyleyebiliriz. Özelleştirme ve Rekabet Politikası Özelleştirmeyi en genel anlamda devletin doğrudan ya da dolaylı olarak kontrol etmekte olduğu işletmelerin özel sektöre devredilmesi olarak tanımlayabiliriz. Böyle bir işlemin amacının, devrin karşılı ğı olarak kamunun Ooğol Goz Dergisi elde edebileceği gelirden ibaret olamayacağı açıktır. Aksi takdirde, özelleştirmeye konu teşebbüslerin çoğunlukla doğal ve/veya hukuki tekel old u kları dikkate alındığında, devralma yalnızca devlet tekelinin yerinin özel sektör tekelinin alması anlamına gelecektir ki, bu durumun eskiye oranla daha olumsuz sonuçlar doğu racağı genel kabul görmektedir. Özelleştirilen işletmenin faaliyet gösterdiği piyasanın daha rekabetçi bir yapıya dönüştürülerek ekonomik etk i nliğin artı rılması, bir ekonomi politikası aracı olarak özelleştirmenin en önemli hedeflerinden biridir. Bu, rekabet ku rallarının uygulanmasının da temel amacıdır. Özelleştirme yoluyla bu amacı gerçekleştirmek, piyasaya giriş engelleri yaratan hukuki düzenlemelerin kaldırılmasında n, öze lleştirmeye konu işletmen i n mümkünse bölünerek ayrı ayrı devredilmesine; kamunun elinde "altın hisse" (imtiyazlı hisse) tutulmasından, bir düzenleyici kurul (regulatory body) oluşturulması na kadar "yeniden yapılandırma" başlığı altında toplayabileceğim iz bir dizi aracın kullanılmasını gerektirmektedir. Bu düzenlemelerin şeklini ve içeriğini özelleştirilen işletmenin ve ilgili piyasanın özellikleri belirlemektedir. Kontrolün el değiştiriyor olması ilk bakışta özelleştirme işlemlerini teşebbüsler arası olağan devralma işlemleri arasında ele almamız gerektiğini düşündürmekle birlikte, öze ll eştirmeye konu i şlet m elerin piyasadaki mevcut konumlarının genellikle rekabetçi bir ortamda gösterdikleri performans ile sağlanmayı p, kamu gücü ile yaratılmış olması ve özelleştirme işlemlerinin yukarıda özetlenen kendine özgü nitelikleri rekabet hukuku açısından bu alanda yeni bir düzenlemeyi gerekli kılm ı ştır. 57 Nitekim, Rekabet Kurulu, Kanun'un 7 nci maddesine dayanılarak çıkarılan 1997/ 1 sayı lı Rekabet Kurulu'ndan İzin Alınması Gereken Birleşme veya Devralmalar Hakkında Tebliğ'in bu ihtiyacı karşılamaktan uzak olduğunu dikkate alarak, T.C. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile birlikte yapılan bir çalışma sonucu nda münhasıran özelleştirme işlemlerine uygulanmak üzere 1998/4 no'lu "Özelleştirme Yoluyla Devralmaların Hukuki Geçerlilik Kazanabilmeleri İçin Rekabet Kurumu'na Yapılacak Ön Bildirimlerde ve İzin Başvurularında Takip Edilecek Usul ve Esaslar Hakkında Rekabet Kurulu Tebliği" ile, 1998/5 no'lu "Özelleştirme Yoluyla Devralmaların Hukuki Geçerlilik Kazanabilmeleri İçin Rekabet Kurumu'na Yapılacak Ön Bildirimlerde ve İzin Başvurularında Takip Edilecek, Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ'de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ'i çıkarmıştır. Bu teb li ğler çerçevesinde özelleştirme sürecinde ihale işlemlerine başlanmadan önce kamu kurumlarının ilgili pazarlarda sahip olduğu hakim durumun özelleştirme sonrası Mert-Nisan 2000 67
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=