Doğalgaz Dergisi 72. Sayı (Ocak-Şubat 2001)

il YI LMAZ CÖMERT Türkiye Likid Petrol Gazcıları Derneği Genel Sekreteri Sektörle ilgili 2000 yılını değerlendirirken, sistem içindeki en büyük gelişmeyi otogazın teşkil ettiğini görüyoruz. LPG, 1960'11 yıllarda Türkiye'nin gündemine girdi. Ve başlangıçta, o dönemde herkesin rahatlıkla kullandığı gazyağı, odun, kömür gibi yakıtların yerini aldı. Öncelikle mutfağa giren LPG, 1970'li yıllarda banyoda, yani sıcak su üretiminde kullanılmaya başlandı. 1980'li yıllarda da nihayet soba aracılığı ile salonlara girdi, artık ısınmada da kullanılıyor. Bazı yerlerde birinci ısıtma aracı olan LPG, bazı yerlerde de ikinci ısıtma aracı oldu.Artık günümüzde LPG evin tüm ısınma, pişirme ve sıcak su temininde birlikte kullanılmaya başlandı. Ayrıca günümüzde LPG cam, seramik, tekstil, hayvancılık gibi sektörlerde de enerji girdisi olarak kullanılıyor. 1995'in 2. yarısında gördük ki, Avrupa'nın bir kısmı 60'Iı yıllarda gelişen çevre bilinci nedeniyle teşvik gören otomobillerde LPG'ye dönüşüm Türkiyede ucuzluğu sebebi ile uygulanmaya başladı. Ancak, Türkiye'de çevre bilinci hala daha gelişmiş değildir. Türkiye'de tüketilen LPG'nin o/o 80'ine yakını ithal ediliyor. Bu ciddi bir miktardır. Bu rakamın daha da büyümesi petrol ürünlerinin üretim ve tüketim dengesini bozar. Üretim dengesinin bozulması Türkiye'deki rafinerileri doğrudan etkiler. Rafinerilerin üretim dengeleri bozulduğu zaman, bütün ürünlerin dengesi bozulur, ekonomide ciddi rahatsızlıklar baş gösterir. 1999 yılının 2. yarısında LPG'deki subvansiyon sebebi ile LPG fiyatının benzin litre fiyatına göre o/o 73'e varan düşüklük otomobillerde hızlı bir değişimi başlattı. LPG fiyatlarının düşük tutulmasının amacı, tüplü tüketimin teşvik edilmesi veya tüplü tüketiciyi korumaktı. Bu amaçla Devlet LPG'yi subvanse etti. Sonunda bu rakamın, büyüklüğü bütçede büyük bir külfet oluşturdu. Bir milyar dolarlık bu ek yüke, dönüşüm için yaratılan kaynak da eklenince rakam 1,5 -2 milyar dolar seviyesine ulaştı. 2000 yılında ise LPG sektörü herhangi bir problemle karşılaşmadı. En önemli problemi, devletin istikrar programı paralelinde, Otomatik Fiyat Kararnamesi dediğimiz ve petrol sektörünü düzenleyen sisteme subvansiyon sebebi ile müdahale etmesi oldu. Bu müdahale 2001 yılı başında kaldırıldı. 2000 yılında can ve mal güvenliğini tehdit eden, teminde ihtiyaçların cevapsız kalınası gibi sorunların hiçbirisi söz Doğal Gaz Dergisi 23 '' Panik; Krize Çözüm Değil Çözümsüzlük •• Uretir'' konusu olmadı. Son aylarda LPG fiyatlarına getirilen düzenlemeler yani fiyat artışları psikolojiktir. Oysa işin gerçeği araştırıldığında düzenlemelerin haklı olduğu görülecektir. 2001yılında pek fazla birşeyin değişeceğini zannetmiyorum. Ancak biliyorsunuz ki, LPG tüketimini etkileyen çeşitli etmenler vardır. İklim şartlarındaki değişikler, sanayi kesimine yönelik ekonomik kararlar otogaz için getirilen düzenlemeler sektörün hızlı gelişmesini engelleyebilir. Ancak ben, şu anda çok büyük bir daralma içinde olacağımızı zannetmiyorum. Yani dengeleri bozacak büyük bir daralmadan söz etmek istemiyorum. 2000 yılının son aylarında yaşanılan krizin sektörümüze etkisi daha çok psikolojiktir. Krizin abartılmaması gerekiyor. Bu dengeler birgün oturacak. Devletin ve Sivil Toplum Kuruluşlarının ekonominin daralma olasılığına karşı ciddi bir izleme komitesi oluşturması gerekiyor. İstanbul Ticaret Odası'nın bunu yaptığını düşünüyorum. Bu gibi durumlarda reel sektör izlenerek, alınması gereken önlemler konusunda uyarılıyor. Tabii, bunun sadece İTO'yla sınırlı kalmaması gerekiyor. Diğer sektörleri temsil eden sivil toplum örgütlerinin de bu konuda görev üstlenmesi gerekiyor. Paniğe kapılarak krizin arkasına sığınmak krize çözüm değil çözümsüzlük üretir. Ben, sektör olarak böyle bir krizin çok büyük çapta bizi etkileyeceği kanaatinde değilim. Keza otogaz için de aynı şeyi düşünüyorum. Evet, belki büyüme durabilir, 1999'clan 2000'e geçişteki büyüklükte bir sıçramayı rakam olarak da talep olarak ela beklemiyorum. Ekstra bir talep patlaması da beklemiyorum. 2001 yılı normal seyrinde devam eden bir artış trendine girecektir. Türkiye'nin normal trenci artışı o/o 3 veya o/o S'tir. Geçtiğimiz dönemdeki gibi o/o 30'Iuk bir artış beklentisi yanlış olur. Sektörün bir diğer sorunu da denetim eksikliğidir. Uygulamalar yeterince kontrol edilmiyor. Burada da yine sivil toplum örgütlerine önemli görev düşüyor. Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi, herşeyi devletten bekleyerek değil, sektörün kendi içinde ele keneli mekanizmasını oluşturması gerekir. Disipline edici, tüketici hakları, can ve mal güvenliği sağlayıcı bir mekanizmayı oluşturmak şarttır. Biz de bu konuda bazı çalışmaları başlatmış bulunuyoruz � Ocak - Şubat 2001 Sayı 72

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=