Doğalgaz Dergisi 72. Sayı (Ocak-Şubat 2001)

MAKALE Özellikle son 10 yılda olmak üzere, geçtiğimiz 30 yılda Türkiye'nin enerji talebi ve tüketiminin bazı yıllık oynamalar dışında hızlı bir şekilde artış gösterdiği bilinmektedir. Bu artışı en iyi gösteren kriterlerden biri olan kişi başına elektrik sarfiyatı rakamlarına baktığımızda, 1991 yılında 1061 kWh olan tüketimin 2000 yılında 1941 kWh'ye çıktığını ve Devlet Planlama Teşkilatı'nın hazırladığı 8. Beş Yıllık Kalkınma Planına göre de 2005 yılında 2773 kWh olacağını görmekteyiz. Bu tahminin, Türkiye'nin ortalama yıllık nüfus artışı olan %1 .5'i de göz önünde bulundurularak yapıldığını hesap edersek, bu artışın önemi daha iyi anlaşılacaktır. Kısaca Türkiye son 1 O yılda enerji tüketimini iki katartırmış ve gelecek yılda %40 oranında bir artış daha sağlamayı hedefbir ülke olduğunu da düşünürsek Türkiye'nin üretim ve ithalat ihtiyaçlarının muhafazakar bir şekilde hesaplanacak kalkınma hızlarının daha üstünde gelişeceğini görürüz. lemektedir. Ancak bu rakamlar dünya ortalaması ile mukayese edildiğinde Türkiye'nin halen bu ortalamanın altında olduğu gözükmektedir. Uluslar refah seviyelerini belirlemek için herşeyden önce kendi kalkınma hızlarını tayin etmek durumundadırlar ve bu kalkınma hızı da ülke insanlarının diğer gelişmiş ülke insanlarıyla benzer hayat standartlarıyla yaşayacağını mı yoksa bunların dışında kalarak daha düşük bir refah seviyesiyle yetine-ceğini mi tayin eder. Günümüzde ülkelerin kalkınmışlık seviyesini gösteren en önemli faktör, o ülkenin sanayileşme düzeyidir. Ülke içinde üretilecek mallar o ulusun bütün ihtiyaçlarını karşıladığı gibi yurt dışına ihraç edilebilecek düzeyde bir üretim fazlası da sağlanmalıdır. Bu ihracat hedefine ulaşmak için de bir ülkede üretilen malların yalın üretim gibi modern üretim teknikleriyle üretilmiş yüksek kalite mallar alınası gereklidir. Bu şartlar altında elimizde olan ve bulabileceğimiz her türlü enerji kaynağından yararlanmamız gerektiği aşikardır. Doğal olarak bu enerji kaynaklarından dengeli şekilde faydalanmalı ve bunların hem fiziki hem de siyasi emniyetinin sağlanmasının yanında çevreye duyarlı kaynaklar olmasına da özen gösterilmelidir. Bu son derece büyük enerji arzını sağlayabilmek için birçok projeye olabilecek en hızlı şekilde başlanılması ve 6 6 Özellikle soıı 1 O yılda olmak üzere, geçtiğimiz 30 yılda Türkiye'niıı enerji talebi ve tüketiminin bazı yıllık oynamalar dışıııda lıızlı bir şekilde artış gösterdiği bilinmektedir. Bu artışı eıı iyi gösteren kriterlerden biri olan kişi başına elektrik sarfiyatı rakam/arma baktığımızda, 1991 yılıııda 1061 kWlı olaıı tüketimin 2000 yılımla 1941 kWlı ye çıktığıııı ve Devlet Planlama Teşkilatı 'nııı hazırladığı 8. Beş Yıllık Kalkınma Planıııa göre de 2005 yılıııda 2773 kW/ı olacağım görmekteyiz. Bu tahminin, Türkiye'nin ortalama yıllık ııiifus artışı olan %1. 5 'i de göz önünde bulundurularak yapıldığmı hesap edersek, bu artışın öııemi daha iyi an/aşılacaktır. Kısaca Türkiye son 1 O yılda enerji tüketimini iki kat artırmış ve gelecek yılda %40 oranuıda bir artış daha sağlamayı hedeflemektedir.'' sonuçlandırılması gerektiği açıktır. Hali hazırda Türkiye, içinde güneş ve rüzgar enerjisinin de bulunduğu değişik enerji kaynaklarından yararlanılmaktadır, ancak rakamları incelediğimizde petrol ürünlerinin bu kullanımda açık farkla önde yer aldığını görmekteyiz. 2000 yılı tahminlerine göre petrol ürünleri %43 payla bütün enerji kaynakları arasında ilk sırada yer almaktadır. 2005 yılı tahminlerine göre de küçük bir azalmayla %41 oranıyla ilk sıradaki yerini koruyacaktır. Eğer gelecek 20 yılın tüketim değerlerine bir göz atarsak doğal gazın Türkiye'nin enerji tüketi-mindeki önemli yerini kolayca görebiliriz. 1995 yılında doğal gazın bütün enerji kaynakları arasındaki payı sadece %1 O'du. Bu rakam 2000 yılında %1 6.6 olarak gerçekleşecektir ve 8. Beş Yıllık Kalkınma Planına göre 2005 yılında %27.5 gibi önemli bir seviyeye çıkması beklenmektedir. BOTAŞ 1999 yılında 12 milyar metreküp olan doğal gaz tüketiminin 2010 yılında 55 milyar, 2020 yılında ise 82 milyar metreküpe çıkacağı tahminini yapmaktadır. Bu üretim hedefine ulaşmadaki kilit eleman enerjidir ve elektrik de en önde gelen enerji kaynağıdır. Bu çerçeveyi göz önünde bulundurarak bir değerlendirme yaparsak şu manzarayla karşılaşırız. Aslında çok da uzun olmayan, Türkiye'nin doğal gaz tarihçesine bir göz atarsak şunları söyleyebiliriz. Türkiye, doğal gazı ilk olarak 1987'de sadece elektrik enerjisi üretiminde kullanmaya başladı. Bunu takiben doğal gaz şehiriçi tüketiminde, sanayide ve gübre üretiminde kullanmaya başlandı. 2000 yılının ilk 7 aylık verilerine göre, doğal gaz tüketiminin o/o63'ü elektrik üretimi, o/o24'ü şehir içi tüketim ve o/o13'ü de sanayi tüketimi olarak gerçekleşmiştir. Eğer tüketim trendini incelersek, şehir içi tüketimin çok yüksek bir artış kaydettiğini görebiliriz. Daha önce belirtildiği gibi Türkiye'nin mantıksızca yüksek olan nüfus artışı günümüzde de aynı hızla devam etmektedir, sadece bu gerçek bile Türkiye'nin taleplerini ve beklentilerini diğer gelişmiş ülkelerden daha farklı bir kategoriye oturtmaya yeterlidir. Türkiye'nin hali hazırda hemen her çeşit ürüne aç Doöal Gaz Dergisi 51 Ocak - Şubat 2001 Sayı 72

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=