Makale 1 999 yılında 65 milyonton olarakgerçekleşen linyit üretiminin 2,5 kat arttırılarak 2010 yılında 161 milyon ton olması, aynı yıllarda hidrolik enerji üretiminin ise 42 milyar kWh'ten 65 milyar kWh'e ulaşması beklenmektedir. Bu dönem içerisinde her biri 1000 MW kurulu gücünde, toplam üretim kapasitesi 14 milyar kWh civarında olan 2 adet nükleer santralin devreye alınması planlanmaktadır. Enerji tüketiminin gelişimine baktığımızda 1990 yılında 52 mtep olarak gerçekleşen enerji tüketimi yıllık ortalama yüzde 5 artışla 1999 yılında 78 mtep'ne ulaşmıştır. Türkiye birincil enerji kaynakları üretim yapıları ile tüketim yapıları arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Kömür ağırlıklı enerji üretimimiz olmasına karşın, petrol ağırlıklı bir tüketim yapımızın olduğu gözlen-mektedir. 1970'Ii yılların sonlarında enerji tüketimi içerisinde % 55'lerin üzerinde olan petrolün payı, alınan önlemler neticesinde azalmış olmakla sektörlerinde tüketilmektedir. Ancak, son yıllarda önem kazanan enerjiden kaynaklanan çevre kirliliğinin azaltılması çalışmaları çerçevesinde, belirli bir program içerisinde hem mevcut, hem de yapılması planlanan linyit yakıtlı santrallerin FGD üniteleri ile birlikte tesis edilmesi santrallerin maliyetlerini artırmakta, bu da doğal gaz yakıtlı santrallere yönelmede etkili olmaktadır. 1 990 yılında toplam elektrik üretiminde linyit yakıtlı santrallerin payı % 34, doğalgaz santrallerinin payı ise % 18 iken, bu oran 1999 yılında % 28 (linyit) ve % 37 (doğal gaz) olarak gerçekleşmiştir. 64 milyon nüfusu ve kişi başına 3200 dolar civarında olan milli geliri ile halen sanayileşme sürecinde bulunan ülkemizin, daha öncede belirttiğim gibi, son on yıllık genel enerji talebi ortalama artış hızı % 5, elektrik enerjisi talep artış hızı ise % 9'dur. Ülkemizin de üyesi bulunduğu Uluslararası Enerji Ajansı'na birlikte 1999 yılında genel enerji tüketimi içerisinde % 42 (33 mtep) ile yine en büyük payı almaktadır. "64 milyon nüfusu ve kişi başına 3200 dolar üye olan ülkelerin ki, ülkemiz hariç diğer ülkelerin tamamı gelişmiş ülkeler sınıflamasında yer alır, son 1 O yıllık genel enerji talebi artış hızı % 2, elektrik enerjisi talep artış hızı ise % 3 olarak gerçekleşm iştir. Enerji tüketiminde gözlenen en önemli değişiklik, doğal gazın enerji dengelerinde artan bir şekilde yer almasıdır. 1977 yılında üretimine, 1987 yılında ise ithalatına başlanan doğalg az, 1999 yılında 13 mtep ile tüketimde %15'Iik bir paya sahip olmuştur. civarında olan milli geliri ile halen sanayileşme sürecinde bulunan ülkemizin, son on yıllık genel enerji talebi ortalama artış hızı % 5, elektrik enerjisi Halen gelişme sürecinde bulunan ülkemizin, gelişmesine ve sanayileşmesine paralel olarak artan enerji talebinin geçmiş yıllarda gözlenen ortalama % 5'in üzerindeki artış hızının, önümüzdeki yıllarda da devam edeceği açıkça görülmektedir. talep artış hızı ise % 9 'dur. " 1999 yılında enerji tüketiminde hidrolik enerjinin payı % 4, ticari olmayan kaynakların payı % 9, yenilenebilir enerji kaynaklarının payı ise % 1 olmuştur. Diğer taraftan, 1990 yılında genel enerji tüketimi içerisinde % 31 olan toplam kömürün payı, 1999 yılında % 29'a düşmüştür. 1980'1i yılların başında büyük şehirlerde gözlenen aşırı hava kirliliği nedeniyle, ısınma amaçlı olarak ithal edilmeye başlanan taşkömürü ithalatında, doğal gazın konutlarda kullanımının giderek yaygınlaşması neticesinde, son yıllarda belirgin bir düşüşün olduğu gözlenmektedir. Ancak buna karşılık sanayi sektörünün ihtiyacının karşılanması amacıyla ithal edilen taşkömürünün yanısıra, petrokok ithalatında da önemli artışlar kaydedilmiştir. Mevcut linyitlerimizin büyük bir miktarının kalitesinin iyi olmaması nedeniyle, termik santrallerde tüketimleri öngörülmekte olup, daha kaliteli olanları ise sanayi ve ısınma Doğol Goz Dergisi 102 Ülkemiz enerji talebinin belirlene-bilmesi amacıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nca yapılan planlama çalışmalarında bir talep modeli olan MAED modeli kullanı lmaktadır. Bu planlama çalışmalarının sonuçlarına göre 2000-201 O yılları arasında genel enerji talebinin yıllık ortalama % 7, elektrik enerjisi talebinin ise % 8-9 oranında artması beklenmektedir. MAED modeli, talebi sektöre! olarak sanayi, ulaştırma, konuthizmetler ve tarım olarak, kaynaklar olarak da, fosil ve motor yakıtlar, elektrik, güneş, metallurjik kok ve ticari olmayan yakıtlar bazında vermektedir. Fosil yakıtların dağılımı, ülkenin o günkü şartları çerçevesinde belirlenen rezervleri dikkate alınarak, kaynağın ilgili üretici kuruluş tarafından yapılan üretim planları, ithalat bağlantıları veya diğer arz imkanları gözönüne alınarak tarafımızca yapılmakta ve taşkömürü bu dağılımda bir denge unsuru olarak ele alınmaktadır. Denge unsuru diyorum, çünkü planlama çalışması yapıldıktan sonraki geçen süre içerisinde yerli kaynak üretim imkanlarının daha artması Eylul - Ekim 2000 Sayı 70
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=