
İnşaat Malzemeleri Sektöründeki Büyümenin Başrolünde Enerji Verimliliği ve Altyapı Yatırımları Olacak![]()
![]()
Pek çok inşaat malzemeleri alt sektörü enerji yoğun üretime sahiptir. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlı olması (petrolün yüzde 90’a yakın bir kısmı, doğalgazın yüzde 97’si ve kullanılan kömürün yüzde 20’si) ve enerji ?yatları açısından dünyadaki en pahalı enerjiyi kullanan ülkeler arasında yer alması, sektörün maliyetlerini oldukça arttırmaktadır. Kısa vadede de bu yapının değişmesi pek mümkün gözükmemektedir.
![]()
Altyapı Yatırımları İnşaat Malzemeleri Sektörünü Destekleyecek
Doğu Avrupa ülkelerinde, Avrupa Birliği’ne katılım öncesi aday ülkeleri üyeliğe hazırlamak amacıyla verilen yapısal AB fonlarının halen verilmeye devam edilmesi ve bu fonların Doğu Avrupa ülkelerinde altyapı yatırımları özelinde değerlendirilmesi Doğu Avrupa’da altyapı yatırımlarının artacağına işaret etmektedir.
Nüfus artışı ve kentleşmeye bağlı olarak, gelişmekte olan ülkeler, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da da inşaat sektörü büyümesinin konut ve altyapı yatırımlarından gelmesi beklenmektedir. Bu bölgelerde mevcut altyapının iyileştirilmesi ihtiyacı ve devletlerin altyapıya yatırım yapma planları inşaat sektörü büyümesini destekleyecektir.
Ayrıca, Türkiye’nin jeopolitik konumundan kaynaklı, Avrupa ve Asya arasında bir köprü görevini görmesi, uluslararası ve çok uluslu enerji nakil projelerinde Türkiye’yi önemli bir konuma getirmektedir. Son dönemde imzalanan Nabucco Doğalgaz Hattı Projesi, Mavi Akım Projesi ve Güney Avrupa Gaz Ringi Projesi gibi uluslararası büyük enerji nakil projelerinin Türkiye üzerinden geçiyor olması, bölgedeki altyapı yatırımlarının hızlanacağına işaret eden bir faktördür.
Türkiye inşaat sektöründe büyümenin geleceği altyapı yatırımlarındadır. Altyapı projeleri uzun vadeli projeler oldukları için ?nansmanının organize edilip, planlı bir şekilde yatırımların gerçekleştirilebilmesi açısından kritik önem taşımaktadır.
Küresel ?nansal krizin etkilerini halen taşıyan Türkiye’de 2009’da her ne kadar altyapı yatırımları için ayrılan fonlarda bir yavaşlama görülse de, 2010 yılının ilk 9 ayında bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla altyapı yatırımlarında tekrar artış olduğu gözlenmektedir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre, Türkiye’nin 2020 yılına kadar elektrikte yüzde 150 ek kapasite yatırımına ihtiyacı vardır. Bu da, hem yerli hem yabancı yatırımcı için değeri gün geçtikçe artan bir sektör olan enerji sektörüne yaklaşık 90 milyar Dolar değerinde bir yatırım yapılacağı anlamına gelmektedir. Yine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın, yenilenebilir enerji kaynakları konusunda yapmayı planladığı yatırımlar, başta rüzgar ve hidroelektrik olmak üzere, jeotermal ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynakları konusunda önemli gelişmeler olacağına işaret etmektedir. İlk nükleer santral antlaşmasını Rusya ile imzalayan ve Sinop’ta ikinci bir nükleer santral kurulması için çeşitli ülkeler ile müzakereleri sürdüren Türkiye, bu projeler ile önümüzdeki dönemde altyapı yatırımlarını artıracaktır.
Türkiye’de toplam enerji tüketiminin yüzde 40’ının sanayi, yüzde 32’sinin ise konutlar tarafından gerçekleştirildiği göz önünde bulundurulduğunda, verimlilik kaynaklı çalışmaların öncelikle konut ve sanayi sektörlerinde başlatılması önemli bir fayda sağlayacaktır.
İnşaat malzemeleri sektörü binalarda enerji verimliliğinin artırılmasında önemli bir rol oynadığından, enerji verimliliği kanunlarının uygulamaya geçmesi ve tüketicinin daha da bilinçlendirilmesiyle, sektörün enerji verimli yapılara malzeme tedarik edebilmek için uygun ürünler geliştirmesi gerekecektir. Diğer yandan, pek çok inşaat malzemeleri alt sektörünün enerji yoğun olması, enerjide dışa bağımlı olan ülkemizde sektörün rekabetçiliğinin devam ettirilebilmesi için enerji verimliliği alanında önemli aksiyonların alınmasının gerekliliğini açıkça ortaya koymaktadır.
Bu doğrultuda, Türkiye binalarda enerji verimliliği konusundaki çalışmalarına 2008 yılı itibariyle hız vermiştir. 2008 Aralık ayında 5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu kapsamında “Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği” ile binalarda enerjinin ve kaynaklarının verimli kullanılması, enerji israfının önlenmesi ve çevrenin korunması hede?enerek mevcut ve yeni binalara verilmek üzere “Enerji Kimlik Belgesi” düzenlenmesi kararı alınmıştır. Mevcut binalar ve inşaatı devam edip henüz yapı izni almamış binalar için enerji kimlik belgesi alınması konusunda Temmuz 2017’ye kadar süre tanınmıştır.
Yasal uygulamaların yürürlüğe girmesine ek olarak, Türkiye’de tüketiciler de enerji verimliliği konusunda giderek bilinçlenmektedir. Binalarda enerji verimliliği konusunda alınan tedbirlerin sonucunda işletim maliyetlerinde ciddi oranda düşüş görülmesi, bu alana yatırım yapan tüketicilerin sayısını da artırmaktadır. Ayrıca, enerji verimliliği konusunda yapılacak yatırımlara yönelik çeşitli bankalar tarafından eko-kredi adı altında uzun vadeli ve daha uygun koşullar altında ?nansman desteği sağlanması da bu gelişimi desteklemektedir.
Türkiye’deki mevcut 16 milyon birimlik yapı stokunu ve her sene eklenen yeni binayı göz önünde bulundurduğumuzda, “Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği”, artan tüketici bilinci ve finansman destekleriyle birlikte bina ve tesisat yalıtımı, aydınlatma, ısıtma, soğutma, havalandırma sistemleri gibi alanlarda yapılacak iyileştirmeler inşaat malzemeleri tüketimini artıracaktır. Isıtma, havalandırma, klima, boya, çimento, yalıtım sektörlerinde global oyuncuların Türkiye üretiminde payı yüksektir.
Enerji Verimliliğinin Arttırılması Üretim Maliyetlerini Düşürecek
![]()
Türkiye Enerji Verimliliği Derneği (ENVER) tarafından hazırlanan Temmuz 2010 tarihli “Türkiye Enerji ve Enerji Verimliliği Çalışmaları Raporu”nda Türkiye’de alınacak önlemlerle, binalarda yüzde 30, sanayide yüzde 20 oranında enerji tasarrufu potansiyeline sahip olduğumuz ortaya çıkıyor. Bu noktada da, inşaat malzemeleri sektörü iki özelliği sebebiyle mevcut enerjinin daha verimli kullanılmasını sağlayacak en önemli sektörlerin başında gelmektedir. Birincisi, inşaat malzemeleri ürün olarak parçası oldukları yapılarda enerji verimliliğinin sağlanmasında önemli bir rol oynar. İkincisi, inşaat malzemeleri alt sektörlerinin pek çoğu enerji yoğun sektörler olmaları sebebiyle sanayide enerji verimliliğinin artırılması ile birim üretim başına düşen enerji kullanımının önemli ölçüde düşürülmesine yardımcı olur.
Türkiye sanayisinde önemli bir payı enerji yoğun sektörler almaktadır. Bu sebeple, sanayi sektörü gerçekleşen nihai enerji tüketiminin yüzde 40’nı ve birincil enerji kaynağımız olan toplam elektrik tüketiminin yüzde 47’sini kullanmaktadır.
Enerji yoğun sektörlerin başında bazı inşaat malzemeleri sektörleri gelmektedir. Demir-çelik, taşa ve toprağa dayalı sektörler toplam sanayi enerji tüketiminin yüzde 47’sini, kimya sektörü ise yüzde 11’ini temsil etmektedir. Sanayilerde enerji tüketiminde sağlanacak verimlilik çalışmaları ülkenin cari açığına olumlu yönde katkı sağlamanın yanı sıra enerji yoğun inşaat malzemeleri sektörlerinin global ve bölgesel piyasalarda rekabetçilik seviyelerinin artırılmasına yardımcı olacaktır.
Bunlara ek olarak, şu anda Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİE) tarafından sanayilerde enerji verimliliği projelerine yönelik ayrılan destek bütçesinin sadece yüzde 20’si kullanılmaktadır. Bu destekten daha fazla projenin ve şirketin faydalanabilmesi için gerekli farkındalık yaratılırken, EİE prosedürlerinin de yapılacak incelemeler sonucunda daha etkin hale getirilmesi gerekebilir. Son olarak, Türkiye’de enerji verimliliği yatırımlarına yönelik ticari bankalar tarafından dış kaynaklı çeşitli kredi paketleri sunulmaktadır. Türkiye’nin, 17 Aralık 2010’da yayınlanan, 2010-2023 yıllarına yönelik hazırladığı Enerji Verimliliği Strateji Belgesi kapsamında da sanayide enerji verimliliğini artırıcı projelere ve gönüllü anlaşmalara yönelik mali desteklerin etkinleştirileceği, verimlilik artırıcı projelerde kurumlar vergisi indiriminden faydalanılması gibi teşviklerin planlandığı belirtilmektedir. Enerji verimliliği projelerine yönelik ?nansman modelleri, yaşanan küresel kriz koşulları ile uyumlu olmaması nedeniyle, Türkiye’de yeterince kullanılamamaktadır. Finansman ile ilgili mevzuat ve kurumsal yapılanma konusunda diğer ülkelerde uygulanan yöntemler de değerlendirilerek (mali destekler, vergi mua?yeti-indirimi, hızlandırılmış amortisman, vb.) Türkiye koşullarına en uygun yaratıcı çözümlerin geliştirilmesine ihtiyaç vardır.
İnşaat Sektörü Enerji Verimli Yapılar Modelinde Gelişecek
Sıfır-enerjili ve pasif evler giderek önem kazanmakta Enerji verimliliği ile ilgili pek çok alanda yatırımların artacağı ve şekil değiştireceği görülmektedir. Temelde ülkelerin yapı sektörü için önerdikleri modeller pasif evler ve sıfır enerjili evler tanımına dönüşmekte ve bu tanımların 2020 itibariyle AB içinde yeni binalarda kullanımda olması beklenmektedir. Pasif evler açısından dünyada 200 bin m2’yi geçkin 17 bin’den fazla ev bulunmaktadır.
Bu süreci geliştirmek amacıyla, Avrupa Komisyonu Enerji ve Ulaşım Direktörlüğü THERMIE programı çerçevesinde 5 ülkede 250 pasif evin yapılmasına yönelik bir program başlatmıştır. Her ne kadar henüz pasif, ya da sıfır enerjili, evler piyasada büyük bir yer tutmasa da, binalarda enerji verimliliği konusunda alınan kararlar ve düzenleme süreçleri, ülkelerin mevzuatı destekleyen hibe ve fonları ile (örneğin, Güney Kore kriz paketinde yer alan 36 milyar dolarlık paket içinde 5,8 milyar doları binalarda enerji verimliği için ayırmıştır) 2020 sonrası inşaat sektörünün bu yöne doğru gelişeceğini öngörebiliriz.
Nitekim, yapıların mevcut yasalara uygun hazırlanmasına yardımcı olunması ve yeşil bina kavramının inşaatın yapılacağı arsadan, tasarımına, inşaatından malzeme seçimine, işletim ve yeniden kullanıma kadar tüm süreçlere düzgün bir şekilde yansıtılması adına küresel kabul görmüş çeşitli belgelendirme sistemleri ortaya çıkmıştır. LEED (Enerji ve Çevresel Tasarımda Öncülük), BREEAM (Çevresel Değerlendirme Metodu) ve GREENSTAR bu belgelendirme sistemlerinin önde gelenlerinden birkaç tanesidir.
Sıfır enerjili ve pasif evler sadece gelişmiş ülkelerde değil gelişmekte olan ülkelerde de mimari tasarımlara yansımaya başlamıştır. Çeşitli sektörlerden şirketler her alanda çevreye duyarlı olduklarını göstermek için artık o?s binalarını da bu kavram doğrultusunda tasarlamak istemektedir. Bu tür projelerde çevre ve sürdürülebilirlik kriterlerine uyan malzemeler önemli bir tercih sebebidir. Bu tür binalar arttıkça malzeme üreticilerinden bu yönde ürün geliştirme beklentileri de giderek arta-caktır.
İnşaat Malzemeleri Üreticilerinin Enerji Verimliliğinde Rolü Büyük
Binalarda enerji verimliliğinin artırılmasında inşaat malzemeleri üreticilerine önemli rol düşmektedir. Bir binanın enerji verimliliği derecesi pek çok faktöre bağlıdır. Yerel iklim, bina tasarımı, inşaat yöntemi ve malzemeleri, binalarda kullanılan ısınma, soğutma, havalandırma, sıcak su sistemleri ve ev gereçleri verimlilik ölçütünü belirleyen faktörler arasında sayılabilir. Bir binanın tüm yaşam döngüsü içinde kullandığı enerjinin yüzde 80’inin binanın kullanım döneminden kaynaklanması sebebiyle, binalarda enerji verimliliğinin binanın tüm yaşam döngüsü göz önünde bulundurularak artırılması daha etkin sonuçlar verecektir. Konutlarda gerçekleştirilecek yalıtım projeleri ile ısı kayıplarının, çatı izolasyonu ile yüzde 20 seviyelerinde, dış duvar izolasyonu ile yüzde 15 seviyelerinde, kapı-pencere izolasyonu yapıldığı takdirde yüzde 15 seviyelerinde ve sızdırmazlık önlemleri alındığı takdirde de yüzde10 seviyesinde azaltılabileceği yapılan araştırmalar ve çalışmalar sonucunda ortaya çıkmaktadır.
Binalarda enerjinin yüzde 72’sinin ısınma amaçlı kullanıldığı düşünülürse, ısıtma sistemlerindeki verimliliğin de binalarda enerji verimliliği kavramına doğrudan çok büyük katkısı olacağı bir gerçektir.
Binalarda enerji verimliliğinin artırılması konusunda ise, enerji verimliliği sağlayacak inşaat malzemelerine odaklı Ar-Ge çalışmaları yapılmasını teşvik etmek amacıyla sektörde bir bilinçlendirme kampanyası yürütülmelidir. Burada kritik olan husus, binalarda enerji verimliliğinin artırılmasında sadece yalıtım sektörüne değil, diğer pek çok inşaat malzemeleri sektörlerine de önemli görevler düştüğüne dair farkındalığın yaratılmasıdır. Çalışanların yanı sıra, okullardan başlayarak tüketicilerin de eğitilmesine, çevre, enerji verimliliği konularında bilinç seviyelerinin artırılmasına, bu kültürün yaygınlaştırılması ile satın almaları sırasında enerji verimli ürünlerin tercih edilmesine yardımcı olacak çalışmaların yürütülmesi gerekmektedir.Enerji verimliliği kriterlerini içerecek şekilde, imar kanunlarının yeni gelişmeler ve yapılan ölçümler ışığında sürekli gözden geçirilerek yürürlükte olan kanunların uygulanması, denetiminin garanti altına alınması önem taşımaktadır. Yine, binalarda enerji verimliliği konusunda ilk yatırım maliyetlerinin yaratacağı zorluğun bertaraf edilmesi amacıyla, Türkiye koşullarına uygun çözümler geliştirilmesi, enerji verimliliğini sağlayacak yatırımlara vergi ve teşvik mekanizmaları (ör: imtiyazlı krediler, kamusal binalarda enerji verimliliği için üçüncü şahıs ?nansmanı, tüm binalarda enerji verimliliği için sübvansiyon, konutlarda enerji verimliliği için vergi mua?yeti ve mevcut veya yeni konutlarda, ticari binalarda, kamu yapılarında enerji verimliliği hibeleri) ile destek olunması sektörün geleceği açısından önemlidir.
Karbon Eşitleme Vergileri Ek Maliyetler Doğuracak
Kyoto Protokolü doğrultusunda yürütülen çalışmalara öncülük eden Avrupa Birliği üyesi ülkeler, daha az enerji yoğun sektörlere odaklanılması ile başlayarak, enerji-yoğun olan birçok sektörde sera gazı salımını düşürücü tedbirleri almaya başlamışlardır.
![]()
İnşaat ve inşaat malzemeleri sektörleri, doğal kaynak tüketimi, yüksek yakıt ve elektrik tüketimine bağlı sera gazı salımı, inşaat malzemesi üretimi, inşaatın yapımı ve yapıların yıkımı sırasında ortaya çıkan atıklar düşünüldüğünde, çevre ve iklim değişikliği üzerinde en fazla etkisi bulunan sektörler arasında yer almaktadır. İnşaat malzemeleri sektörleri enerji yoğun sektörler olmaları sebebiyle, Kyoto Protokolü sonrası dönemde en fazla risk altına giren sektörlerin de başında gelmektedir. Sera gazı salım hede? belirlemeyen ülkelerden ithal edilecek ürünlere karşı haksız rekabeti önlemeye yönelik AB’ye yapılacak ihracatlarda sınırda karbon eşitleme vergilerinin gelmesiyle, üreticiler için ek maliyetlerin ortaya çıkması söz konusu olabilecektir. Bununla birlikte, Kyoto’ya taraf olunmasından ötürü, bazı global üreticiler Türkiye yerine çevre ülkeleri üretim üssü olarak kullanabileceklerinin sinyallerini vermektedir.
AB regülasyonlarına uyum sağlayarak hedef ülkelerde var olabilmenin, değişen tüketici, mimar, yatırımcı, müteahhit beklentilerine cevap verebilmenin ve Türkiye’de üretilen inşaat malzemelerini global düzeyde farklılaştırabilmenin yolu çevre dostu ürün ve üretimden geçmektedir. Bunu gerçekleştirmek için tek şansımız ise teknoloji üretmektir. Türkiye’nin enerji verimliliği, çevre ve sürdürülebilirlik konusunda dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olabilmesi ancak inovasyon alanında söz sahibi olmasıyla mümkün olacaktır. İnovasyon alanında, Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından yapılan Global Rekabetçilik Endeksi (Global Competitiveness Index) çalışmasında 67. sırada gelirken, ülkedeki bilim adamı ve mühendis sayısının yeterli olduğu ancak sanayi ve üniversite Ar-Ge işbirliklerinin artırılması, bilimsel araştırma kurumlarının geliştirilmesi gibi alanlarda fırsatlar olduğu ortaya çıkmaktadır. Global üreticilerin mevcut Ar-Ge üslerini Türkiye’ye kaydırmalarını sağlayacak sosyal hayat ve bilimsel altyapının geliştirilmesi odaklanılacak önemli alanlar arasındadır.
Türkiye, Kyoto’ya taraf olmakla birlikte, her ne kadar 2013’e kadar sera gazı azaltımına gitmeyecek olsa da, bu süre zarfında sera gazı azaltımı için gerekli altyapıyı oluşturması gerekmektedir. Gerekli hazırlıklar yapılırken, Türkiye’nin iklim değişikliği politikalarına dahil olmaması neticesinde şirketler için AB ihracatlarında sınırda karbon eşitleme vergileri alınması, ürünlerin karbon etiketlemesinin zorunlu hale getirilerek yaşam döngüsü maliyeti ve yaşam döngüsü analizlerine tabi kalması gibi ihracat rekabetçiliğimizi etkileyecek riskler kaçınılmaz hale gelecektir. Bu sebeple, hem sera gazı azaltım hede? açıkladığında hazır olmak, hem de AB’ye ihracatta rekabetçiliğimizi sürdürmek adına üreticilerin, üretim faaliyetlerinin karbon envanterini çıkartarak sera gazı salımlarını azaltma yoluna gitmeleri, üretimde yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmaları ve çevreye asgari seviyede etki edilmesi için gerekli önlemleri bir an önce almaları önem taşımaktadır.
İnşaat malzemelerinin çevreye olan etkisi sadece üretimlerin enerji yoğunluğundan ve buna bağlı salınan sera gazından kaynaklanmamaktadır. İnşaat malzemelerinin üretimi sırasında su ve doğal kaynak kullanımı ve buna bağlı atık oluşumu, inşaat sahasına taşınması, uygulanması ve kullanımı sırasında enerji tüketmesi, kullanımı boyunca insan sağlığına olan etkisi ve ömrü tükendiğinde de bertarafında çıkan atıklar da dahil olmak üzere tüm yaşam döngüsü boyunca çevreye ciddi etkileri bulunmaktadır. Bu sebeple, tasarım sürecinde malzemelerin tüm yaşam döngüsü etkileri ve karbon ayak izleri dikkate alınarak ürün geliştirilmesi, yeni bina tasarım kavramlarına uygun ürünlerin üretilmesi, yüksek karbonlu üretimi zorunlu olan ürünlerin kullanım ömür maliyetlerinin düşürülmesi kritik hale gelmektedir.
İlginizi çekebilir... ISK-SODEX, İklimlendirme Sektörünü Geleceğe Taşımaya HazırlanıyorISK-SODEX "" Uluslararası Isıtma, Soğutma, Havalandırma, Yalıtım, Pompa, Vana, Tesisat, Su Arıtma, Yangın, Havuz ve Güneş Enerjisi Sistemleri... Enerji Girişimcileri Tek Çatı AltındaEnerjinin birçok alanında faaliyet gösteren girişimciler tek çatı altında toplanıyor. Kısa adı GPFP olan Girişimci Proje ve Finansman Platformu, https... Doğalgazda Hayati Detay: BacaDoğru baca seçimi yapmak ve işinin ehli, yetkili firmalarla çalışmak hayati önem taşıyor. İşte bilinmesi gereken detaylar...... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.